Uzmanlardan Kuraklık Uyarısı: Basınçlı Sulama Sistemine Geçilmeli, Kuraklığa Dayanaklı Ürün Çeşitleri Artırılmalı. Su Yasası Bir An Önce Çıkarılmalı
HABER: TEVRAT GÜNER
(ANKARA) – İklim değişikliği uzmanı Murat Türkeş ile Su Politikaları Derneği Yönetim Kurul Başkanı Dursun Yıldız, ülke genelinde yaşanan kuraklık sorununa karşı yapılması gerekenleri anlattı. Kuraklığın çölleşme riskini artırdığına dikkat çeken Türkeş, erken uyarı sisteminin oluşturulması gerektiğini söyledi. Basınçlı sulama sistemine geçilmesi, kuraklığa dayalı ürün çeşitlerinin artırılması gerektiğini belirten Yıldız ise “Kuraklığa karşı çiftçi bilinçlendirilmeli. Güçlü ve etkili nehir havsa yönetiminin altyapısı oluşturulmalı. Meclis’te bekleyen su yasası bir an önce çıkarılmalı” dedi.
İklim değişikliği uzmanı Murat Türkeş ve Su Politikaları Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Dursun Yıldız, kuraklığa dair sorunların çözümü için atılması gereken adımları ANKA Haber Ajansı’na anlattı.
” Türkiye’nin yüzde 80’lik bölümünde kurak koşullar egemen”
Türkeş, kuraklık analizine bakılması gerektiğini belirterek şöyle konuştu :
“Akdeniz ikliminin normal özelliği kabul edilen uzun süreliği sıcak, kurak yaz mevsiminin kuraklığı dışında Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün standartlaştırmış yağış haritalarına göre, 3 aylık kuraklık haritasında Türkiye’nin batısı ve kuzeybatısı, Batı ve Orta Karadeniz bölümleriyle İç Anadolu’nun büyük bir bölümünde 3 aylık kuraklık analizinde şiddetli, Güneybatı Anadolu’da da olağanüstü aşırı kuraklık etkili.
Benzer durum 6 aylık kuraklık analiz haritasında da var aynı zamanda 9 aylık haritada mevcut. Türkiye’nin güneybatısı hala kurak gözüküyor. Yaza Türkiye’nin batı ve kuzeybatısında ve güneybatı kuzeybatısında Türkiye yaz mevsimini yaklaşık 3 bölü yüzde 2’lik bölümünde bir kuraklıkla girmiş oldu. Bunun üzerine çok sıcak kuru yaz koşulları etkilendiğinde kuraklık meydana geliyor. Sadece yağış analizlerine bakıldığında Türkiye’nin geniş bir bölgesinde yaklaşık Türkiye’nin yüzde 80’lik bölümünde 3 aylık, 6 aylık dönemde kurak koşulları egemen.”
“Türkiye’nin güneybatısında aşırı kuraklıklar etkili”
Türkeş, Uluslararası merkezlerin üretmiş olduğu ayrıntılı bir standartlaştırılmış yağış buharlaşma indisine değinerek, “Türkiye’nin 3 aylık dönemde Türkiye’nin kuzeydoğusu ve Doğu Anadolu dışı kalan bölümde şiddetli, çok şiddetli güneybatıda da aşırı kuraklıklar etkili. 6 aylık analizlere bakıldığında da Türkiye’nin doğusu dışında Türkiye’nin çok büyük bir bölümünde aşırı kuraklığın etkili olduğu görülüyor. Uzun süredir Türkiye’nin doğusu dışında bir kuraklık söz konusu. Türkiye’de şu anda etkili bir kuraklığın yaşandığı söylemek mümkün” dedi.
“Rekolte kayıtları söz konusu”
Yaz kuraklığından önce ilkbaharda, yaz başında su yağış gerektiren tarımsal ürünlerde rekolte kayıpları olduğunu söyleyen Türkeş, şunları kaydetti:
“Yazın çok sıcak ve kurak geçmesi Türkiye’nin kuzeydoğusu dışında neredeyse Türkiye aradaki affet boyutu yağışlar dışında yağış almadı. Türkiye’de tarım açısından toprak neminin çok azaldığı söylemek mümkün”.
” Eylül, ekim, kasım aylarında yeterli yağışın olmaması durumunda tahılların ekiminde büyük sorun yaşanabilir”
Eylül, ekim, kasım aylarında yeterli yağışın olmaması durumunda tahıl ekiminde sorunlar yaşanabileceğini kaydeden Türkeş, “Tahıllarda bir rekolte kaybı yaşanmış olabilir. Çok sıcak kurak koşullar yine aynı şekilde bazı meyve ve sebzelerde özellikle sulu tarım yapılan yerlerde suyun olmaması durumunda sulamanın yapılmaması durumunda rekolte kayıplarına yol açmış olabilir” dedi.
Bu yıl tarımdaki enflasyonun devam ettiğine vurgu yapan Türkeş, “Gıda fiyatlarındaki artış aynı zamanda iklim değişikliği ve kuraklığın katkısıyla daha da şiddetli hissedildi. Kuraklığı iklim değişikliğiyle birlikte çok ciddi bir şekilde izlemek ona göre önlem almak gerekiyor” dedi.
“Öngörü ve erken uyarı sistemi çok önemli”
Her alanda suyun önemine vurgu yapan Türkeş, “Sektörlerde özellikle içme kullanma suyu ve yine tarımdaki gereksinim duyulan suyun yönetimi bu anlamda çok önemli” dedi. Kuraklığın etkisini azaltacak önlemler alınması gerektiğini vurgulayan Türkeş, şunları kaydetti:
“Olası bir kuraklığın şiddetli, çok şiddetli aşırı bir kuraklığın önceden öngörülmesi ve erken uyarısını içeren bir sistem oluşturmak gerekiyor. Kuraklığın etki değerlendirilmesini çok ciddi yapılması yönünde önemlilik taşıyor. Bütün kuraklığın sonuçları iyileştirme ve yeniden onarım ve inşa süreciyle gerçekleştirilmelidir. Öngörü ve erken uyarı çok önemli. Sadece tarım değil, su kaynaklarına olan etkiler suyla ilgili kurum kuruluşlara, yerel, özel, sivil toplum kuruluşları, sulama birlikleri, bakanlık gibi tarımla ilgili alanlarda yine tarım üzerine bu bilginin verilmesi gerekiyor.”
“Birleşen kuraklık olaylarıyla birlikte çölleşme riski artıyor “
Sosyoekonomik etkiler üzerinde değerlendirme yapan Türkeş, konuşmasına şöyle devam etti:
“Yine ekonomik bir üretim rekolte, nüfus gibi pek çok göstergeden yararlanarak bunu bir değerlendirmesi yapılmalı. Kriz yönetimi tepki yanıt bölümü bu bilginin taşınması gerekiyor. Yapılabilirse bundan sonraki olası kuraklıkta etkiyi en aza indirmek olanaklı olabilir. İklim değişikliği, arazi bozulmaları sonucunda çölleşecek. Sosyoekonomik koşullarda su topoğrafya jeomorfolojik koşullarında Türkiye arazisinin yaklaşık yüzde 70’lik bölümü hem klimatolojik olarak pek çok göstergeyle hesaplanmış olan çölleşme riskinin altında. Kuraklık olayları birleşen kuraklık olaylarıyla birlikte çölleşme riskini artırabiliyor. İklim değişikliği ve kuraklık birlikte ele alınması gereken birlikte yönetilmesi gereken, karşı önlemlerin alınması gereken konular.”
“Kuraklık su miktarını azaltıyor”
Su Politikaları Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Dursun Yıldız, Türkiye’nin yarı kurak ve yarı nemli iklim bölgesinde düzensiz bir yağış rejimine sahip olduğunu söyleyen Yıldız, şunları dile getirdi:
“Son yıllarda sıcaklıklardaki artış ve yağışlardaki azalma bazı bölgelerde yerleşiyor. Ülkenin şiddetli değişmekle birlikte dönemsel olarak kuraklık riskiyle karşı karşıya olduğu gösteriyor. Türkiye yağışın yersel değişimi düzensiz olan bir kuraklık bölgesidir. Kuraklık ilk önce su kaynaklarını etkileyerek,yüzey ve yeraltı sularında kalite ve miktar azalmasını yaratıyor. Yüzey su kaynaklarını doğal ve sulak alanlarını ve baraj göllerindeki buharlaşmaya artırıyor. Su miktarını azaltıyor. Azalan su miktarı göllerde ve sulak alanlarda göl seviyesi düştükçe buharlaşmanın artmasına yardımcı oluyor.”
“14 nehir havza kuraklık eylem planları hazır”
Kurak dönemlerin riskine karşı suyun iyi yönetilmesi gerektiğini söyleyen Yıldız, şunları kaydetti:
“Tarımsal kuraklık riskini azaltabilmek için yapılması gerekenler arasında nehir havzası kuraklık eylem planlaması var. Türkiye bu planların büyük bir bölümünü oluşturdu. 14 nehir havza kuraklık eylem planları hazır. Uygulamaya geçilmesi gerekiyor. Basınçlı sulama sistemlerine geçilmesi gerekiyor.
“Kuraklığa karşı çiftçi bilinçlendirmeli”
Kurak dönemlerde suyun en verimli şekilde kullanılması gerekiyor. Basınç modern sulama sistemiyle gerçekleşmesi mümkün. Kuraklığa dayalı ürün çeşitlerinin artırılması gerekiyor. Türkiye bir bölgesel kuraklık ülkesi olarak kuraklığa karşı önceden önlem almak konusunda planların hızla uygulamaya konulmalı. Kuraklığa karşı çiftçi bilinçlendirmeli, kuraklığa dayanıklı ürün tipleri konusunda kooperatifler sulama birlikleri çiftçilerin bilinç düzeyi artırılmalı bu konuda yardımcı olunmalıdır.
“Savunma sulamadan modern sulamaya geçiş”
Modern sulama tekniklerinin kullanılmasına yönelik rehabilitasyonun planın uygulanması hızlandırılmalı. Savunma sulamadan modern sulamaya geçişte önemli bir aşama kaydetti. Yüzde 33 oranında bir bölümünü modern sulama teknolojileriyle donattı. Çiftçilerin plan, proje ve hibe olarak desteğe ihtiyacı var.”
“Su yasasının bir an önce Meclis’ten geçmesi gerekiyor”
Kurak dönemlerde uygulanacak kuraklık eylem planlarına değinen Yıldız, “Türkiye 2017 yılında ulusal kuraklık yönetimi strateji belgesi ve eylem planı yayınladı. 14 havzada kuraklık yönetimi planları hazırladı. Bu planların havza ölçeğinde daha etkili bir şekilde uygulanabilmesi için güçlü ve etkili nehir havza yönetimi kurumsal altyapısına ihtiyaç var. Bu yapıyı henüz oluşturmadık. Meclis’te bekleyen su yasasını bir an önce Meclis’ten geçirilmesi de kuraklık ve genel havza ölçeğinde geçilmesini uygulamasını da kolaylaştıracak” dedi.
Türkiye’nin yarı kurak iklim kuşağında yer aldığı söyleyen Yıldız, şunları kaydetti:
“Hiçbir zaman unutulmamalı ve bu iklim kuşağında yer alan ülkede yağışların değişkenliklerinde özellikle güney bölgelerindeki yağışların değişkenliklerinde dikkate alınmalı. Bu değişkenlik Akdeniz çanağındaki iklim değişikliği etkisinin yıllar geçtikçe arttığını da düşünülecek olursa o bölgelerde öncellikli kuraklığa karşı önemlerini alınması gerekli olduğunu düşünüyorum. İklim değişikliği yağış rejiminin değiştiriyor. Kısa süreli bölgesel ve yerel yağışlara neden olduğu gibi belirli dönemlerde süresi ve şiddeti uzayan kurak periyodlara da neden olabiliyor.”
“Kuraklığın önemli etkisi de ekolojik dengenin bozulması”
Kuraklıkla ortaya çıkan sıcaklık artışları ve yağışlardaki azalmanın özellikle sulak alanlarda ekosistem zincirinde kopmalara neden olduğuna değinen Yıldız, “Sulak alanlarda oluşan su miktarlarının azalması ve buharlaşmanın artmasıyla özellikle su seviyelerindeki su miktarlarındaki azalma riskli bir noktaya kadar ilerleyebiliyor ve kuruyabiliyor. Göller ve sulak alanlar ekosistem büyük zarar görüyor. Bunun tekrar geriye alınması konusunda da aynı ekosistemi yaratabilmek çok uzun ve çok güç oluyor denilebilir” dedi.
“İklim değişikliği etkisini ortaya çıkartabilecek göçler Birleşmiş Milletler’in de gündeminde”
Dünyada kuraklık yaşayan ülkelere örnek veren Yıldız, “Suriye ve Irak özellikle Suriye de yaşanan üç dönem arka arkaya kuraklıklar özellikle tarımsal üretimde büyük sorunlar yarattı. Oradaki nüfusun önce kentlere daha sonra da ortaya çıkan bir takım sosyal karmaşalarla ülke dışındaki bölgelere diğer ülkelere göçlerine neden oldu. Afrika da bunun etkilerini görüyoruz. Özellikle gelecek dönemde iklim değişikliği etkisinin ortaya çıkartabileceği göçler Birleşmiş Milletler’in de gündeminde” diye konuştu.
“Bugüne kadar büyük oranda göç almış bir ülkeyiz”
Türkiye’nin göç yolları üzerinde olduğunu ve bugüne kadar büyük oranda göç aldığına dikkat çeken Yıldız, “Akdeniz havzası özellikle kuzey Afrika bölümünün kuraklıktan etkilenmesiyle daha kuzeye Avrupa ülkelerine ve daha kuzeye yapılabilecek bazı göçler içinde önümüzdeki dönemde ülkemizin bazı politikalar üretmesi gerekecektir diye düşünüyorum” dedi.